Ethem Bilgin

Artık günümüzde kullandığımız çoğu cep telefonu dokunmatik arayüze sahip. Telefonların yanında bir tablet çılgınlığı da almış başını yürümekte. Dokunmatik ekranlar her geçen gün hayatımızda daha çok yer kaplamakta. Fakat bu dokunmatik arayüzler, gerçekten bir arayüz olarak yapması gereken görevleri yerine getiriyor mu? Bizim hayatımızı kolaylaştırıyor mu?

Günümüzde firmaların karlılıklarını arttırmanın bir yolu data miningten geçmektedir. Firmalar ellerindeki verileri ne kadar gerçekçi bir şekilde analiz edip, ne kadar sağlıklı teoriler türetebilirlerse o kadar başarılı olmaktadırlar. Bunun en güzel örneğini Google ve Facebook'ta görebilirsiniz. Google'ı ve Facebook'u bu kadar önemli ve başarılı yapan; verdikleri hizmetlerden daha ziyade, toplulukların trendlerini, ihtiyaçlarını ve beklentilerini, bu toplulukların davranışlarından sağlıklı bir şekilde yorumlayıp çıkarmalarıdır esasında.

Protovis, webde datanızı görsel olarak sunmanızı sağlayan bir framework. Open-source olan bu proje, BSD lisansıyla bizlere ulaşıyor. 2009 yılında başlanan bu proje Mike Bostock ve Jeff Heer tarafından yürütülmektedir. Oluşturulan grafiklerin gösterimi için herhangi bir eklentiye ihtiyaç duymuyorsunuz. Sadece modern bir tarayıcıya sahip olmanız yeterlidir. Bu frameworkü kullanarak basit ve interaktif grafiklerinizi, haritalarınızı ve datanızın diğer görsel gösterimlerini gerçekleştirebilirsiniz. Sitesindeki örnekleri inceleyerek bu frameworkün neler yapabildiğini tam olarak görebilirsiniz. http://vis.stanford.edu/protovis/

Peter Vancoille yanardağa düşen yıldırımları fotoğraflamış. Bu fotoğrafları National Geographics Dergisine yollamış. Diğer resimler ve bilgi için; http://news.nationalgeographic.com/news/2010/04/photogalleries/100419-iceland-volcano-lightning-ash-pictures/#/iceland-volcano-lightning-1_19113_600x450.jpg

Bağımlılık yapan oyunlarda, oyun tasarımcıları oyunların içerisine öyle öğeler koymaktadır ki, oyunu oynarken karşımıza gelen görevleri sürekli olarak bitirme ihtiyacı duyuyoruz. Bir görev bitince diğer bir görev gelmekte ve bu sonsuz döngüden kolayca çıkamamaktayız. Oyunun tasarımında bazı noktalara özellikle dikkat edildiğinden; sürekli olarak doyumsal olarak tatmine ulaşmamız sağlanmaktadır. Ve haliyle bizler de sıkılmadan oynamaya devam etmekteyiz. Esasında sorulması gereken soru, oyunların içerisindeki insanları bağımlı yapan bu psikolojik etkenleri, iş hayatımızdaki yönetim modeline uygulayabilir miyiz? Bu uygulamadan nasıl bir başarı elde edebiliriz. Aaron Dignan, bu sorudan yola çıkarak " Game Frame " kitabını yazmış. Kitabın yazarı ile bir röportaj yapılmış. Bu röportajı okumanızı tavsiye ederim. http://www.silicon.com/management/hr/2011/03/29/bored-staff-gamification-could-change-all-that-39747216/